27 Şubat 2009 Cuma

mecburen mecburen

çook işim var..sürekli bunu demekten bıktım ama sürekli liste yapıyorum, buraya parantez açmak istiyorum ki ben plan, liste yapmaktan nefret eden bir insanım...üstelik liste sürekli çoğalıyor..başka konuştuğum bir konu yokmuş gibi geliyor ve bu da rahatsız ediyor beni..ama aslında göstermesem de ben cidden heycanlı ve de stresliyim..oluruna bırakmalı ama değil mi? zaten olacak şurda ne kaldı:) hem şu an sorunsuz herşey, rahat bir uyku çekebilirim..ya da gezilecek yerlerin, yenilecek yemeklerin listesini mi yapsam..en azından zevkli bir liste, hem böylece belki liste yapmasını da severim, hatta bir ajanda bile alabilirim kendime..güzel fikir!

19 Şubat 2009 Perşembe

??????

  • Yarın elbise giysem üşür müyüm?
  • Saçım ve duvağım güzel olacak mı?
  • 2 haftada zayıflama ihtimalim nedir?
  • Yarın sabah kaçta kalksam?
  • Balayı yeri bulabilcek miyiz? Hatta balayına gidebilcek miyiz??
  • Davetiye vermek niye bu kadar zor? Ya da niye ben bu kadar zorlanıyorum??
  • Niye bütün endişelerim ve sorularım düğün hazırlıkları ile ilgili???
Sevgili arkadaşım Merve'yi sorularımla daha fazla bunaltmamak için buraya yazıyım dedim bütün bu sorularımı...Merveee buradan da cevaplayabilirsin:)

13 Şubat 2009 Cuma

Kalbim ellerim kadar küçük değil!!

Bu gece sabaha kadar uyumamak istiyorum. Sabah da uyumak istemiyorum hatta. Bütün yapamadıklarımı bu gece yapmak istiyorum. Ama bilgisayarın başından kalkıp da birşey yapmaya üşeniyorum. Sürekli liste yapmaktan bıktım. Listeyi azaltamamaktan da...Bu hafta çook işler hallettim yine ama daha çoook bekleyen iş var...Sürekli başkalarını düşünmekten vazgeçmeyi diliyorum. Biraz bencil olmayı..Herkesi aynı anda mutlu edemem bunu kabul etmem gerek. Ama onların mutluluğu benim mutuluğum değil midir? Bir de şöyle birşey farkettim. Ben hayatımdaki çok değer verdiğim,çok sevdiğim insanlardansa daha az önemsediğim insanlara daha iyi davranıyorum. Onların memnuniyetini daha önemsiyorum. En yakınımdakileri kırmazmışım gibi düşünüyorum ya da onları sürekli memnun etmeme gerek yokmuş gibi. İnsan en yakınındakine en rahat kızabiliyor bence. Nazının geçiceğini biliyor. Birinin sana kırılması seni önemsediğini gösteriyor aslında. Nereden geldim ben buraya...Ne komik, hiç şu an öyle bir durumda da değilim aslında. Memnun etme meselesinden geldim, buldum. Stadyumda evlensek memnun edebilir miyiz herkesi acaba? 1000 kişi çağırabiliriz o zaman:) Babam da şarkı söyler..Haha o zaman eminim herkes nerede, ne şartta olursa çok eğlenir zaten:)

Not: Ben üzerinde kalp deseni olan şeyleri pek sevmem. Ama bu kalbi çok sevmişim ki fotoğrafını çekmişim. Şimdi de sevdim. Sanki böyle kocaman bir kalbim var ama kimse kalbimin o kadar büyük olduğunu bilmiyor gibi geliyor. Kalbim ellerim kadar küçük değil...Evet, gerçekten değil..

9 Şubat 2009 Pazartesi

sakar tay

Bugün işte düştüm. Hatta düşmedim, resmen uçtum. Yerler yeni silinmiş, ben tabi acele acele koşuşturuyordum her zamanki gibi, kendimi bir anda yerde, elimdeki pastayı da yönetmenimin masasında buldum "ayyy" çığlığıyla birlikte! Az bir farkla yüzünü ıskalamışım. Sağ tarafımda duran sandalye de koltuk altıma girmiş vaziyette bu arada. Manzarayı siz düşünün! Bir yandan ağlıyorum ağrıdan, bir yandan da durumu düşünüp gülüyorum. Hatta yüzümü yıkamaya gittiğimde kahkahalarla güldüm kendime, ağrayan yerlerim daha bir ağrıdı tabi. Bu olaydan birkaç saat sonra eve geldim, duşa giriyim de sıcak su ağrılarımı hafifletsin diye düşündüm. Ama olan oldu, bu sefer de duştan çıkarken yine ıslak zemin sağolsun sol tarafımın üstüne düştüm. Üstüne bir de kafamı da çarptım. Artık gerçekten gülecek halim kalmadı, hem de hiç komik değildi bu sefer ki. Ama birkaç saat içinde üstüste iki kere düşmek komik birşey heralde:) Ben zaten düşene çok gülerim, kendim düşünce de gülüyorum:) Herkes nazar değdi sana dedi ama bence bu nazar mazar değil, sakarlık ya da aptallık sadece:)

6 Şubat 2009 Cuma

mmmmmmm

Yazımı yazıp yolladıktan sonra okuyorum ben. Yayınlamadan önce değil yani. Şimdi okurken de başlıktaki "mmmmmmm" ların yanyana "ı n ı n ı n" diye gözüktüğünü farkettim de pek hoşuma gitti. Inının ınının ının der gibi, ne güzel!

Aman tanrımm seni öldürmem lazımmmmm

Elim ayağıma dolaşmış vaziyette. Kızlarla olan günümüze bile katılacak vaktim yok ki en sevdiğim aktivitedir kendisi. Cumartesi akşamı hoş sohbet yanında soğuk bira bir de patates istiyorum. Şarap ve peynir de olabilir bu. Gevşemeye ihtiyacım var. Ya da geçen hafta yapamadığım pazar kahvaltısı da olur. Hayal ettiğim şey bu kadar basit işte. Zaman yaratalım buna nolur nolur nolur! Şimdi ise film izlemek istiyorum ama erken de kalkmam lazım. En büyük çıkmazım bu olsun yeter ki, değil mi? Ama yok ben yetinmem bana dert etcek birşey lazım. Bunu bile dert edebilirim kendime. Kendimde bunu bir süreliğine değiştirsem keşke. Olmalı mı olmamalı mı? Bilemedim cevabı. Ama ben değişmezsem ben olamam ki...Rüyamda gördüğüm sayılar bana 6 lira kazandırdı:) Hatta gördüğüm bütün sayıları aynı yerde oynasam 4000 lira kazandıracaktı. Ben 6 bilmek de istemem zaten. Çok param olmasın, parayı ne yapcağımı bilemem, birşey yapmak da istemem zaten. Gerçekten. Neyse şimdi şu an dünyamın en önemli meselesini düşünmem lazım. Tercihimi yapmalıyım. Film mi uyku mu?

5 Şubat 2009 Perşembe

Hominide gırtlak!

    Dün gece rüyamda bloga yazı yazıyordum. "Benim bir zamanlar bir blogum vardı" diye başlıyordu cümle. Demek o kadar üzülmüşüm yazamıyorum diye de rüyalarıma girmiş. Hani kendime karşı bir sorumluluğum gibi sanki buraya yazı yazmak. Ama ne yapayım dedim ya hayat çok hızlı gidiyor ben yetişemiyorum diye. Ne yaptım ben iki haftadır diye soruyorum kendime. Cevap geliyor şu şekilde:
    • Koşturdum durdum.
    • Kafamda binbir düşünce, düşündüm durdum.
    • Birsürü iş hallettim.
    • Gezdim tozdum.
    • Yedim, izledim.
    • Evimde kalamadım pek, evimi özledim.
    • Bugün Akman'da tek başıma sosisli sandviç yiyip limonata içerken ne kadar mutlu olduğumu düşündüm.
    • Abuk sabuk testler yaptım. Hangi şehirmişim onu öğrendim. İstanbul 'muşum ben. Oysa ki ben İstanbul'dan korkarım, heycanlandırır beni. Ama çok severim, hayran bıraktırır kendine. Çok da nefret ederim bazen, yorar beni. Çok yakınımda aslında ama çok uzak gelir bana. Kendim hakkında da böyle hissediyorum belki de. Ya da başkalarında aynı hisleri uyandırır mıyım acaba? Merak ettim.
    • Sinirlendim.
    • Utanma hastalığım tuttu yine TV izlerken.
    • Mutluluktan, duygu yoğunluğundan gözlerim doldu (en yakınlarımdan biri daha nişanlandı).
    • Telefonuma çok güzel şarkılar yükledim. Artık "o" arayınca "you are just too good to be true" diyor Frank Sinatra. O da diyor mu bilmem:) Bir de sabahları "mecburen" le uyanıyorum. "Oh sesleri OF olunca" derkenMFÖ, OF la beraber benim sesim giriyor devreye:)
    • Çok özlediğim çok sevdiğim iki kişiyi gördüm, dünyalar benim oldu.
    • Dünyanın en minicik, en tatlı bebeğini gördüm.
    • Odamı topladım sonunda! Ruhum rahatladı gerçekten!
    • Dansettim, göbek attım, ankara havası oynadım, tango yaptığımı hayal ettim:)
    • Çok güzel yemekler yedim, yanında rakı içtim muhabbetiyle beraber.
    • Saçımı kestirdim, ilk defa ortadan ayırdım, değişik bir fön çektirdim ve de çok beğendim.
    • Rüyamda sayısal loto oynadığımı görüp, gerçekte de oynamam gerektiğine karar verip, hayatımda 2. defa sayısal loto oynadım. Şans topu da olabilir adı, ne olduğunu hatırlamıyorum. Hatta utanıp parasını bile veremedim:)
    Ve bu yazıyı yazarken tam 4 kere telefonum,1 kere de kapı çaldı. Hevesim de kursağımda kaldı!