10 Kasım 2012 Cumartesi

iyi ki..

Ege'me bir not:

iyi ki doğurmuşum seni..iyi ki..çok seviyorum oğlum seni..

her gün diyorum da bir de izi kalsın..

19 Eylül 2012 Çarşamba

Büyüyor annesi!!

Sürekli bu cümleyi duyuyorum. Doktordan, arkadaşlardan, aileden..Büyümek neden huysuzlaşmak demek peki? Kendi kendine uyuyan hiç ağlamayan Ege gitti yerine tam tersi geldi. Öyle bir zamana denk geldi ki bir de ben işe başladım. Her gece en az iki saat ayaktayız. Nerede yanlış yaptım hiç bir fikrim yok. Rutiniymiş, gece beslenmesini kesmek gerekmiş falan filan..Bıktım valla. Kendi kendime daha iyi hallediyordum ben bu işi. Okumayacağım başka bir şey. İzni uzatsam bir düzene girsek yeniden diye düşündüm vazgeçtim. İyi mi ettim kötü mü ettim bilemedim. Evde kaldıkça bunalmaktan korktum. İşe başladım daha bunaldım. Özledim. Eve gelince beraber vakit geçirmek daha keyifli oldu bir yandan da. Egecime sesleniyorum buradan: Bir garip haller içinde halim seni sevmeye hüküm giydim...

Oysa ki anlatacaklarım vardı. Unutmayayım diye yazacaklarım. Gece yarısı yine bir uyanmanın arkasından olunca yazı sadece sitem oldu tabi. Yine de yazayım ki unutmayalım. Şeftali, armut, elma, erik yedi. Erik ekşi annesi ısrarcı olunca püskürtmeler oldu. Armut ise favorisi. Dönmeye başladı. Sırtüstü yatağa konulan Egeye yüzüstü ulaşabiliyor artık. Bıkmadan usanmadan illa dönecek. Yüzüstünden sırtüstüne geçiş yok ama. Vee içeriden sesler iyice yükselir." Igghhh ıghhhh" Türkçesi " uyuyamıyorum anne yardıma ihtiyaç var ". Ben gittim yoksa bu gece daha da uzun olacak.

20 Haziran 2012 Çarşamba

son zamanlarda

Ege artık büyüdü sayılır, 9 haftayı geride bıraktık bile. İşe başlama zamanım da geldi, ama daha çok küçük onu nasıl bırakırım ki..Büyüdü demiştim biliyorum. En azından düzen oluşturacak kadar büyüdü. Artık çok sıkıntısı yok; ama hala bana muhtaç tabi ki. Giderek daha evhamlı birine dönüştüm. Ben dahil herkes buna şaşırıyor. O kadar korunmasız ki her olumsuz her şey beni korkutuyor. Ya da tüm hayatım şu an ondan ibaret diye ben kafamda kuruyorum bu olumsuzlukları. Bilemiyorum... Sadece bu durum canımı sıkıyor. Hani ben bu işi gayet iyi beceriyordum. Giderek başarısız olmaktan korkuyorum. Bu iş değil biliyorum. Son 2 haftada tırnağını keserken parmağını kesmem ve de ana kucağından Ege'yi düşürmem başarısızlık örneği benim için. Sanki ona zarar veriyormuşum gibi geliyor. Gözümün önünden gitmiyor o düştüğü andaki bakışı..Şimdi de kulaklarına taktım. Bakıyorum sürekli, akıntı var gibi geliyor. Biraz silmeye çalıştım, yine yanlış yaptım tabi, pişman oldum. Off...Bunları yazıyorum ki ilerde okuyup ne kadar saçmaladığımı görüp bir daha böyle düşünceler getirmeyeyim aklıma. Sıkıldım bunları yazmaktan da ruh halim neyse o işte. Kendimi kandırmayayım. Bana tatil gerek diyorum. Kendine gel Didem diyorum. Araba ile İstanbul yolculuğumuz ne harika geçti onu hatırla. Minik adam bizden daha sakin ve mutluydu. Deniz kenarında remsen kahkahalar attı. Denizi ilk gördüğü an aşık oldu biliyorum. Bizim mutluluğumuzdan da onu çok mutlu etti eminim. Dönüş yolunda koca tırların arasında saatlerce trafikte olsak da  o gayet halinden memnun mışıl mışıl uyuyordu. Çok akıllı benim oğlum. Annesi de biraz bu akıldan nasiplense iyi olur değil mi? :)